Page 48 - Nisan Bülten
P. 48
Ç A R Ş A M B A İ L Ç E M İ L L İ E Ğ İ T İ M M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü E Ğ İ T İ M B Ü L T E N İ N İ S A N ' 2 2
ÖĞRENCİLERİMİZDEN ESERLER
ALDIĞIMIZ NEFES; ÇANAKKALE
Kaç nefeste ölür insan? Gözyaşı ağır mıdır kandan? Vatan... Her harfi kâğıda değil yüreğimize
işleyen bu muazzam kelime bizi kan bağıyla değil can bağıyla kardeş kılar. Doğan her Türk aynı
davanın yolcusudur. Benimsediğimiz ülkü zaman ve mekân kavramlarından bağımsız olarak bizi bir
arada tutar. İlk nefes... Öz diyarından ayrılmanın acısını yaşarken minik yanaklara düşen gözyaşları
hayatın bizi yoracağının habercisidir. Ardından geçen seneler insana ilk evini unutturur. Var olmak
için varlığına muhtaç olduğumuz bu vatanın yaşamın özünü içinde barındırdığını fark edersin. O
zaman senin olur üstünde anılarını, altında tarihini sakladığın bu topraklar. Şenindir gökyüzü,
şenindir soluduğun hava. Korkma, bedeli senden evvel ödenmiştir. Ancak hayat sandığın kadar adil
değildir. Senin temiz davana kirli elleriyle dokunmak isteyecek, sevdana göz koyacaklar. Lâkin masa
başında yazdıkları senaryonun galip oyuncuları olan bu kimseler, savaş meydanında inançla yazılacak
olan destandan habersizler.
Kesilir nefesin, göğsün daralır. Bu toz, duman nedir? Solurken ciğerini yakan bu hava senin midir?
Yerler ıslak. Yağmur al bir renge bürünmüş. Nal sesleri, kulaklarda yankılanan tekbirler... Kalem
tutması gereken parmaklar, silahı kavrayamayacak kadar küçükler. Gittiler bir bir. Yolcu bir gün
dönmek için koyulur yola. Tezatlarla var olur ya evren. Güneş doğmak için batar. Gece gündüzüne,
gündüz gecesine kavuşur. Kış baharını, bahar kışını bekler. Yaşayıp tüketmek içindir ömür... Öyleyse
giden yolcu muhakkak dönecektir. Dönebildiler mi sahiden? Dönmek mühim mi yanılsamalar
dünyasına? Vardığımız yer daha güzel.
Kimileri savaşır; para, hırs, iktidar için. Küçük insanların büyük çıkarlarından doğar savaşlar.
Kimileri ise sevdasını inancına katarak savaşır ve davası uğruna ölür. Zalim hep güçlü görünür.
Çelikten zırhlı atları, son teknoloji ile donatılmış orduları, donanmaları vardır. Bizimse inancımız
silahımızdır, etten kemiktendir kalelerimiz. Bir komutanın “Ben size savaşmayı değil ölmeyi
emrediyorum.” dediği yerde aldığımız nefes bir neslin kaderini değiştirir. İşte mavi gözlü devin tarih
sahnesine çıktığı yerdir Çanakkale. Hudutları kanla çizilen bu vatanın hiçbir teknik üstünlükle elde
edilemeyeceğini kanıtıdır. Destandır dillerde dolaşan, kalpten kalbe aktarılan. Senaryoların silinip
baştan yazıldığı, senaristlerin değiştiği, dünün imkânsızı bugünün mucizesidir.
Çanakkale savaşı, varlığımızın temellerini atarak kurtuluş umutlarımızı yeşertmiştir. İnancın ve
kardeşliğin sembolü olan bu topraklar kan ve gözyaşı ile sulanmıştır. Marmara’yı Ege’ sine bağlayan
bu kutsal şehir, bir ulusun kaderinin kesiştiği yerdir. Bugün aldığımız nefesi aramızdan yitip giden iki
yüz elli bin cana borçluyuz. Ne yazık ki dünden bugüne değişen tek şey yöntemler. Zalim zulmünden,
mazlum mücadelesinden vazgeçmediği sürece savaş hep devam edecektir. Biliyoruz ki ölüm ancak
aciz bedenlere. Ruhumuz artık kendine dar gelen kalıbından sıyrılarak bu davanın ardında dimdik
duracaktır. Dün Çanakkale geçilemedi, bugün geçilemeyecek. Biliyorlar artık. Karınca misali
benimsedik biz bu vatanı. Yuvamızı dağıtmakla toprağımızı alamayacaklar elimizden.
Büşra DEMİR- Çarşamba Fen Lisesi
Video-10 : Resim Yarışması Dereceye Giren Eserler
47
Ç A Y M A H . C E M İ L Ş E N S O Y C A D . H Ü K Ü M E T K O N A Ğ I K A T 1 . 5 5 5 0 0 Ç A R Ş A M B A / S A M S U N - 0 3 6 2 8 3 3 1 6 1 6
' 2 2 S A M S U N
| © C A R S A M B A M E M |